TUĞBA YÜCEL KİMDİR?
Tuğba, müjde demektir. Karakterlerimizin oluşmasında isimlerimizin önemli olduğuna inanırım. İsmimin anlamını yaşatmamı ve her sabah uyandığımda “İyi ki” diyerek yola çıkmamı sağlayan bir mesleğim var. Mesleğime beni her gün daha da çok bağlayan şey, Öncelikle insanların yaşamlarına dokunmak diyebilirim; hikayedeki baş kahramanın sırtına dokunan yardımcı rol olmak. Umutların, heyecanın, aşkın ve bir o kadar da acının, melalin ve travmanın tanığı olmak benim yaşamım için de büyülü bir yolculuk olmakta. Her insanın yaşamda bir öz görevi olduğuna ve bunun insanın varoluşuyla birlikte şekillendiğine inanırım. Benim yaşam öz görevimin ise adımın anlamı gibi “MÜJDE” olmak olduğuna inanıyorum. Belki meslek hayatımda beni en çok etkileyen de budur. “Başka bir yaşam mümkün” anlayışının müjdecisi olmak. Kafası karışan ebeveynin, travmaya gömülü hayatların, geleceğini şekillendiren çocuk ve ergenlerin müjdecisi olmak…
Mütevazı yaşayan orta halli bir ailenin ortanca çocuğuyum. Adler’e göre durumum çok zor. Ortanca çocuksanız sivrilmek için ciddi mücadele etmek zorunda kalırsınız der Adler, haklıdır da yaşadığım kadarıyla. Her zaman mücadeleci, istedikleri için yoğun çaba sarf eden bir çocuktum. Ortanca çocuksanız diğerlerinden farklı yanlarınızı ortaya çıkarmak zorundasınız der Adler, yine haklıdır yaşadığım kadarıyla. Ailemde çalışkan ya da başarılı olmak farklılık değildi. Ben okumayı, çok okumayı ve ardından 9-10 yaşlarından itibaren de sürekli yazmayı seçen bir çocuktum. Okumak ve yazmak yaşamımın hep vazgeçilmez iki yapı taşı oldu. Yarışmalar, dereceler, yayınlar derken büyüye iyiden iyiye kaptırdım kendimi, insan kendini “kalem”e kaptırdı mı bir daha kolay kolay vazgeçemiyor, yaşarken de yazıyor…
Psikoloji serüvenine gelince hayatımda attığım en güzel adım diyebilirim doğrusu. Ülkemizde meslek seçimi herkesin bol fikrinin olduğu ama bilgisinin olmadığı bir konu. Ben de “Başarılı bir sayısal öğrencisi tıpa gitmeli.” dayatmasına meydan okuyarak önce sınava çok az kala Eşit Ağırlık bölümüne geçtim. Ardından “Bu derece almış puan harcanır mı Ankara Hukuk yazmalısın!” dayatmasına meydan okuyarak 2004 yılında Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Psikolojik Danışmanlık bölümünü seçtim. Hayatımın en güzel kararı ve meydan okumasıdır.
İnsanın zihin taşları sonradan yerine oturuyor, çocukluğumdan beri bu alana ilgim varmış aslında. Çizgi film yerine sevgili hocam Üstün DÖKMEN’in “Küçük Şeyler” programını izlerdim ve iple çekerdim. Çocukların öz kahramanları vardır kimininki örümcek adamdır, kimininki pamuk prenses. Benim çocukluk kahramanlarım insanın ruhuna dokunanlardı: Ressam Bob Ros, Sunay Akın, Üstün Dökmen ve tabiki Barış Manço. Büyüdükçe yeni ve çok değerli insanlar eklendi bu kahramanlara. Türkü dinler ve türkülerin hikayelerini merak eder araştırırdım mesela, çok okur ve tüm kahramanları yaşamımın ta içinde hissederdim. Resim yapamazdım ama yapılan bir resmin hikayesini yapan arkadaşımdan daha iyi anlatırdım. Kendi sahnemi oluşturur ve şiir dinletileri yapardım. 9 yaşından itibaren öyküler yazar ve yeni anılar yaratırdım, dönüştürücü güç gibi algıladığım bir şeymiş bu sonralarda algıladım.
Meslek hayatıma Ankara’da kolejlerde başladım. Deneyimlerim, orada yaşadıklarım kitap olacak kadar çok diyebilirim. Her bir çocuk yeni bir anlam katıyor insanın evrenine. Bu süreçte çocuk-ergen ruh sağlığı ile ilgilendim. Oyun Terapisi, Objektif Testler, Dil ve Konuşma, Gelişim Testleri, Zeka Testleri, Psikanalitik Testler, Deneyimsel Oyun Terapisi, ÇocukErgen EMDR , Bağlanma eğitimlerini tamamladım. Bu süreçte Çocuklarda Duygusal Zekanın Grup Çalışmaları ile Artırılması, Çocuklarda Grup Çalışmaları ile Karakter Gelişimin Desteklenmesi ve Çocuklarda Dikkat Eksikliğinin Egzersiz Yöntemi ile Azaltılması projelerini gerçekleştirdim. Türk Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Derneği’nde 2011 yılında Evlilik ve Aile Danışmanlığı Eğitimimi tamamladım. Bunun ardından EMDR, aile terapisi, cinsel terapi vb. eğitimlerle ailelerin birçok ihtiyacına cevap verecek bir biçimde kendimi donandırdım. 2011 yılında Çorum’a yerleştim ve özel gereksinimi olan çocukların aileleri ile çalıştım. Eş zamanlı olarak danışan görmeye başladım ve 2012 Eylül ayında merkezimi açtım. Çorum ve çevre illere çocuk, ergen, yetişkin terapi alanlarında hizmetler sunmaya devam ediyorum. 2017 yılında Ankara’ya bir şube açarak büyüyen, gelişen kadrolu bir yapıya dönüştük. Aktif olarak her iki ilde çalışmalarımı sürdürmekteyim.
Mesleğimle ilgili en güzel adımım PSİKODRAMA yolculuğumdur. Psikodramayla tanışmam üniversitede sevgili hocam Prof. Dr. Üstün Dökmen’le başladı. Başladığı anda hayatımın dönüm noktalarından birinin psikodrama olduğunu hissetmiştim. Abdülkadir Özbek Psikodrama Enstitüsünde 2009 yılında kıymetli hocam Prof. Dr. Fatih Ünal yöneticiliğinde Hazırlık Aşamasını, 2012 yılında da temel aşama eğitimimi tamamladım. 2016 yılında “Ergenlik Fırtınalarında Bir Ben” : Üniversite Sınavına Hazırlanan Öğrencilerin Psikodrama Yöntemi İle Desteklenmesi” konulu tez çalışmamı bitirerek psikodramatist (psikodrama terapisti) ünvanını aldım. Benim için bir tür “mesleki çocukluk düşü” olan psikodrama eğiticiliğine başlamam da hemen ardından oldu. Dr. Abdülkadir Özbek Psikodrama Enstitüsü bünyesine kabul edildim ve 2016 Aralık ayı itibariyle yardımcı yöneticikoterapist olarak yeni bir kimlikle çalışmalarıma devam etmekteyim. Psikodrama eğitimi hem kendi çıkmazlarınıza bakma fırsatı bulup büyüdüğünüz hem öğrendiğiniz çok değerli bir süreçtir. Ortalama 7-8 yıl süren bu eğitim sürecinde bugün danışanlarımın acıları karşısında dayanaklı durmamı ve onlara gerçek bir Terapötik destek verebilmemi sağlayan çok değerli eğiticilerle çalıştım: Fatih ÜNAL, Bahar GÖKLER, Derya AKBIYIK, Emre KAPKIN, Bircan KIRLANGIÇ, Jorge BURMEİSTER, Marcia KARP, Grete LEUTZ, Judith TEZSARY, Maurızıo GASSEOU, Arşaluys KAYR ve tüm psikodrama mimarlarıma teşekkür ederim.
2018 yılı itibari ile “çocuk gelişimi” ve “klinik psikoloji” alanlarında master eğitimlerime başladım.
Evliyim ve yaşamımı renklendiren varlığı ile her gün ufkumu genişleten, üretkenliğime üretkenlik katan, beni büyüten, bir çocuğun gelişimini gün gün keyifle izlememe olanak veren bir kız çocuğu annesiyim.
Bugün “insanların hayatlarına dokunmak” amacıyla kurduğum ofislerimde insanların kendilerine kavuşmalarına, içgörülerine tanık oluyorum. Her gün evrene yeniden dokunuyorum.